FAYDALI BİLGİLER

BUZAĞILAR NE KADAR SÜT EMSİN?

Buzağılar doğumdan 24 saat sonra analarından ayrılmalıdır. 3-4 gün süre ile ağız sütü emzikle veya kova ile yavruya içirilir. Sonra buzağıların analarını serbestçe emmelerine izin verilmemelidir. Emziğe alıştırılarak suni emzirme yapılır.

- Buzağıya verilen süt, buzağının vücut ağırlığının onda birini geçmemelidir.
- Sütün sıcaklığı 36 derece dolayında olmalıdır.
- Süt kapları ve emzikler kullanıldıktan sonra iyice yıkanıp temizlenmelidir.

AĞIZ SÜTÜ BUZAĞIYA MUTLAKA VERİLMELİDİR

- Ağız sütünü doğumdan sonraki 1-2 saat içinde buzağı emmelidir.
- Ağız sütü buzağının barsaklarını temizler.
- Ağız sütü buzağıyı hastalıklara karşı dayanıklı yapar.
- Ağız sütü içen buzağı sağlam yapılı ve sağlıklı gelişir.

YENİ DOĞAN BUZAĞININ BAKIMI

Buzağının temiz ve sıcak bir yerde doğması gerekir. İnek, buzağısını yalayıp temizlemeye başlar. Eğer bunu yapacak durumda değilse, buzağının temiz ve kuru bir bezle her tarafının temizlenip kurulanması gerekir. Göbek kordonuna tentürdiyot sürmelidir. Göbek kordonunu bağlamak gerekmez.

Yeni doğan buzağı soluk alamıyorsa, kaburgalarının üzerine avuç içi ile birkaç defa kuvvetlice vurulur. Gene soluk alamıyorsa yan yatırılır, kaburgaları üzerine el ile bastırılıp çekilir. Solunum başlayana kadar bu hareket 3 saniyede bir tekrarlanır. Buzağı doğar doğmaz anasının memesini arar. Memenin sabunlu ılık su ile yıkanıp kurulanması gerekir. Böylece yavruya mikrop ve parazit bulaşması önlenmiş olur.

SÜT İNEKLERİNİN BESLENMESİNİ 4 DÖNEMDE İNCELEMEK MÜMKÜNDÜR

1. Birinci Dönem:

Doğumu takiben süt veriminde hızlı bir artışın görüldüğü dönemdir. Gebelik süresince uterusun baskısı ile sindirim sistemi kapasitesinde meydana gelen azalma ve doğumun meydana getirdiği stress, yem tüketiminin önemli ölçüde düşmesine yol açmaktadır. Bu dönemde hayvanın ihtiyaçlarının tükettiği yem ile karşılanması çoğunlukla mümkün olmaz ve hayvan özellikle enerji ihtiyacını karşılamak için başta yağlar olmak üzere vücut rezervlerini kullanmaya başlar ve canlı ağırlıkta bir azalma gözlenir.

Yüksek süt veren ineklerde canlı ağırlık kaybı %10’a kadar çıkabilir. Bu oranın üzerine çıkılması metabolik hastalıkları beraberinde getirir. Bu dönemde rasyon düzenlemeleri süt sığırcılığında yapılması gereken en önemli uygulamalardandır. Hayvanın o andaki süt verim ihtiyacını karşılayacak kadar besin maddeleri ve enerji ihtiva eden rasyonun hemen uygulanmaya konulması, asidoz ve buna bağlı hastalıklara ve yem tüketiminde azalmaya yol açmaktadır.

Hayvanlara verilecek günlük yem miktarı doğum öncesi verilen konsantre yeme günde 500g kadar ilave edilerek tedrici olarak artırılmalıdır. Verilecek konsantre yemin oranı total rasyonda %60’ı geçmemelidir. Kaba yem oranı daha çok kaba yem kalitesi ile ilgilidir. Bu nedenle doğrudan kaba/konsantre yem oranını belirtir ifadeler yerine hücre duvarı elemanlarının rasyondaki oranı üzerinde durulmalıdır. ADF oranı %18’den; NDF oranı ise %28’den daha az olmamalıdır. NDF’nin ise en az %21’i kaba yemlerden kaynaklanmalıdır. Kaba yemin fiziksel formu da önem taşımaktadır, kaba yemin en az yarısının 3 cm veya daha büyük şekilde parçalanmış olması gerekir.

Saman yapımı, öğütme, peletleme gibi işlemler kaba yemlerin büyük bölümünün yapısını kaybetmesine ve kaba yem olarak etkisinin ve ruminasyonu uyarıcı özelliklerinin düşmesine yol açmaktadır. Bu dönemde protein ihtiyacının karşılanması önemlidir. Hayvanlar enerji açıklarını vücut yağlarını mobilize ederek karşılayabildikleri halde protein ve diğer besin maddeleri ihtiyacının karşılanmasında vücut depolarından daha az oranda yararlanılabilmektedir. Bu nedenle protein ihtiyacı rasyondaki HP oranı artırılarak ancak karşılanabilir.

NRC verilerine göre total rasyonun KM’sindeki HP oranı %19’lara kadar çıkarılmalıdır. Protein kaynağı olarak soya ve diğer bitkisel kaynaklar kullanılabilir. Yemlemede yapılacak yanlışlıklar sonucunda asidoz ve ketosis gibi beslenme bozukluları meydana gelebilirken süt verim piki beklenin çok altında gerçekleşebilir. Bu dönemde aşağıdaki noktalara özellikle dikkat edilmelidir.

- Yüksek kaliteli kaba yemler kullanılmalıdır.
- Rasyonun yeterince protein ihtiva ettiğinden emin olunmalıdır.
- Konsantre yemler yavaş yavaş artırılarak verilmelidir.
- Günde 500-750 g yağ ilavesi hayvanların enerji ihtiyacının karşılanmasında yardımcı olacaktır.
- Her türlü stres azaltılmalıdır.

2. Pik Dönemi:

Bu dönemde üzerinde durulması gereken en önemli nokta süt verim pikini mümkün olduğunca uzatabilmektir. Bunu sağlamak için beslemeye çok dikkat edilmesi gerekir. Bu dönemin başlangıcında yem tüketimi maksimum düzeye çıkmak üzeredir ve canlı ağırlık kaybı çok düşük düzeye inmiştir ya da hayvan yavaş yavaş ağırlık kazanmaya başlamıştır. Yüksek düzeydeki besin maddeleri ve enerji ihtiyacını karşılayabilmek için tane yem ya da konsantre yem miktarında artış yapılır fakat bu oran kuru madde esasına göre canlı ağırlığın %2.3’ünü geçmemelidir.

Bunun yanısıra yine yüksek kaliteli kaba yem verilmeye devam edilmelidir ve verilecek kaba yem miktarı kuru madde esasına göre canlı ağırlığın %1.5’inden daha az olmamalıdır. Bu kriterlere göre 600 kg canlı ağırlığındaki bir süt ineğine en fazla 13.8 kg konsantre yem kuru maddesi ( %90 kuru madde esasına göre 15.3 kg) verilirken kaba yem kaynaklı kuru madde miktarının en az 9 kg olması gerekmektedir. Tane yemlerin çok yüksek düzeyde kullanılmak zorunda kalındığı bu dönemde rumendeki optimal şartları bozmamak için ham selülozun sindirilme derecesi yüksek olan yemlerin (örneğin Şeker Pancarı Posası) verilmesi yarar sağlar. Yem tüketimini artırmak amacıyla aşağıdaki uygulamalara dikkat etmelidir.

- Günde en az 3 öğün yemleme yapılmalıdır.
- Kaliteli kaba yemler kullanılmalıdır
- Kaba ve konsantre yemler karıştırılarak birlikte verilmelidir.
- Her türlü stresten kaçınmalıdır.
- Yemlemeye dikkat edilmediğinde süt veriminde ani düşüşler, süt yağ oranının azalması, ketosis ve kızgınlığın gözlenememesi gibi problemlerle karşılaşılamamaktadır. Hayvanların kısa sürede süt verim pikine ulaşmaları, bu dönemde süt veriminin mümkün olduğunca artırılması ve pik döneminin mümkün olduğunca uzun tutulması laktasyon süt verim düzeyini yükseltmek bakımından oldukça önemlidir. Pikte süt verim düzeyi ile laktasyon verimi arasında çok yakın ilişki bulunmaktadır.

ABD’lerinde yapılan bir araştırmada pik döneminde süt veriminin 2.5 litre kadar yükseltilmesinin laktasyon veriminde yaklaşık 500 kg’lık bir artışa yol açtığı tespit edilmiştir. Pik döneminde maksimum verim almak için hayvanın kuru dönem kondüsyonunu normal düzeyde tutmak ve laktasyon başlangıcında konsantre yemlemeye geçişte dikkatli olmak gereklidir.

Bu amaçla yapılacak yemlemenin esası doğumdan hemen sonra hayvanın ihtiyacından daha fazla miktarda tane yem ya da konsantre yem vermektir. Fakat bu dönem süt sığırları için oldukça stresli bir dönemdir ve çoğunlukla bu strese bağlı olarak yem tüketiminde önemli azalmalar gözlenir. Rasyonda herhangi bir değişiklik yapmaksızın yem tüketiminin kısa zamanda normale döneceğini unutmamak gerekir. Ancak yem tüketiminin tamamen durması hayvana önemli zararlar vereceğinden bu gibi durumlarda acil tedbirler alınmalıdır.

Konsantre yemin artırılması doğal olarak kaba yem tüketimini azaltacaktır. Burada ilave edilen her kg konsantre yemin kaba yem tüketimini 0.5 kg kadar azaltacağı varsayılır ve bunun sonucunda süt yağ oranında azalma ve rumende fonksiyon bozukluğu gibi istenmeyen fakat çoğunlukla geçici bazı problemler ile karşılaşılabilir.

3. Laktasyonun Son Dönemi:

Süt veriminin azalması nedeniyle hayvanın ihtiyaçlarının kolaylıkla karşılanabildiği bir dönemdir. Süt verimindeki azalma aylık %10 kadar olmalıdır. Konsantre yem miktarı önemli ölçüde azaltılabilir yalnız ilk dönemdeki ağırlık kaybının bu dönemde yerine konacağı ve gebelikten ileri gelen ihtiyaçlar rasyon hazırlarken göz önünde tutulmalıdır. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta hayvanın yağlandırılmaması olmalıdır.

Süt inekleri kuru döneme ya da laktasyona yağlı bir kondisyonla girdiklerinde ketosis gibi metabolik hastalıklar ve çeşitli döl verim bozuklukları ile karşılaşılabilir. İlk üç dönemde dikkat edilecek noktalar: -Rasyonun enerji düzeyi: Laktasyonun başlangıcında 1720 kcal/kg NEL bulunduran total rasyon, laktasyonun sonunda 1520 kcal/kg’a kadar düşürülebilir. Kuru dönemde rasyonun daha da dilüe olması ve NEL miktarının 1250 kcal/kg kadar olması yeterlidir. - Rasyonun protein düzeyi: Laktasyonun başlangıcında kuru maddesinde %19 kadar olması istenen ham protein düzeyi son dönemlerde %13’e kadar düşebilir.

- Kaba yem: Laktasyonun başlangıcında mümkün olursa iyi kaliteli baklagil kuru otları tercihen yonca kullanılmalıdır. Kaba yem miktarı hiç bir dönemde canlı ağırlığın %1.5’uğundan (kuru madde esasına göre) daha az olmamalıdır.
- Ham selüloz miktarı pik döneminde en az %15, laktasyonun diğer dönemlerinde ise en az %17 kadar olmalıdır. Kaba yemleri değerlendirmek amacıyla son yıllarda ham selüloz yerine kullanılan ADF miktarı laktasyonun başlangıcında ve pik döneminde en az %17 olması gerekirken bu rakam kuru dönemde "’ye, NDF miktarı da %28’den %35’e kadar çıkarılmalıdır.
- Kaba yemlerin saman haline getirilmesinden ve konsantre yemlerin çok ince öğütülmesinden kaçınmalıdır. - Rasyon yeterince vitamin ve mineral maddeleri ihtiva etmelidir.

4. Kuru Dönem:

Beslenme açısından en kritik dönemdir. Kuru dönemde uygulanacak iyi bir besleme programı, hem müteakip laktasyon dönemindeki süt veriminin artırılmasında hem de metabolik hastalıkların minimize edilmesinde büyük önem taşır. Memede eski hücrelerin regresyonu yeni hücrelerin oluşumu bu dönemde gerçekleşmektedir. Fötüsün normal gelişimi ve takip eden laktasyon periyoduna daha iyi bir kondüsyonla girmesi için bu dönemin mutlaka uygulanması gerekir.

5 puan üzerinden yapılan ve en kilolu ineklere 5 puan verilen kondüsyon puanlamasına göre kuru dönem başlangıcında 2-3 puan olması gereken kondüsyonun buzağılama sırasında 3.5-4 puana çıkarılması gerekmektedir. Kuru dönemin en az 50-60 gün sürmesi gerekmektedir. Bu sürenin daha az tutulması müteakip verimi çok olumsuz yönde etkilemektedir. Düşük verimli hayvanlar ( kuruya ayrılma zamanında 10 kg’dan daha az süt verenler) kuruya ayrılırken önemli bir problemle karşılaşılmaz. Bu hayvanlar kuruya ayrılacakları vakit konsantre yem verilmez, su miktarı sınırlandırılır ve aniden kuruya ayrılır. Yüksek süt verimli hayvanlarda ise bir geçiş döneminin uygulanması gerekir. Konsantre yem yavaş yavaş azaltılır. zaman zaman sağım yapılır ve hayvanın daha az stresle kuru döneme girmesi sağlanır.

Rasyonlar hesap edilirken hayvanın yaşama payı ihtiyacı, gebelik ihtiyacı ve gerekli ise bir miktar ağırlık artışı için gereken ihtiyaçlar göz önüne alınmalıdır. Kurudaki ineklerde kuru madde ihtiyacı yaklaşık canlı ağırlığın %2’si kadardır. Bunun en az yarısının kaba yemlerden sağlanması gereklidir. Rasyona %50 oranında katılan tane yada konsantre yemler hayvanın ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Hatta kuru dönemin başlangıcında hayvan iyi bir kondüsyonda ise ve mısır silajı gibi yüksek enerjili bir kaba yem kullanılıyorsa verilecek kuru madde miktarı canlı ağırlığın %2’sinden de az olabilir ya da rasyon büyük ölçüde bu kaba yeme dayandırılabilir.

SIĞIRCILIKTA BESİ PERFORMANSINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Besi, genetik yapının izin verdiği ölçüde en yüksek düzeyde kaliteli et üretmek üzere hayvanların özel bir beslenme rejimine tabi tutulmasıdır. Diğer bir ifade ile besi, hayvanlarda et verimi ve kalitesini artırmak için uygulanan bir beslenme programıdır. Besicilikte amaç, hayvanların maksimum ekonomik canlı ağırlıklarına en kısa sürede ve en ekonomik biçimde ulaşmalarının sağlanmasıdır. Besicilikte gerek canlı ağırlık artışı ve gerekse yemden yararlanma oranının her ikisine birden “Besi Performansı” denir. Besi performansını etkileyen faktörler; hayvanın ırkı, cinsiyeti, yaşı, besi sonu canlı ağırlığı, orijini, kondisyonu, sağlığı ve beslemedir.

Hayvanın Irkı:

Bir hayvandan elde edilecek canlı ağırlık kazancı başta hayvanın genetik yapısı ile sınırlıdır. Bu sınıra bakım ve besleme koşulları ile ulaşılabilir. Bakım ve besleme koşuları ne kadar iyi olursa olsun, günlük canlı ağırlık artışı hayvanın genetik yapısıyla ilişkili olur. Bunun tam tersine, hayvanın genetik yapısı çok iyi olsa bile bakım ve besleme iyi değilse yeterli canlı ağırlık artışı sağlanamaz. Yerli ırkların besi kabiliyeti kültür ırklarına göre düşüktür.

Ülkemizde besiye alınan hayvanların %65’ ini yerli sığır ırkları, %35’ini ise kültür ırkı ve melezi sığırlar oluşturmaktadır. Yerli sığır ırklarının büyük bir kısmını Doğu Anadolu Kırmızısı, Güney Anadolu Kırmızısı, Yerli Kara ve Boz Irk oluşturur. Bu hayvanlar içerisinde canlı ağırlık kazancı en uygun olanı Doğu Anadolu Kırmızısı’dır. Yerli ırklarımızda günlük canlı ağırlık artışı 700-800 gramı aşmamaktadır. Fakat bu hayvanlar genetik kapasiteleri ölçüsünde beslendiklerinde günlük canlı ağırlık artışı 1000 gram olur.

Kültür sığır ırklarıarasında en yaygın olanları Holstein, Montafon ve Simental’ dir. Bu hayvanlarda günlük canlıağırlık artışı 1400-1600 gram arasındadır. Beside yararlanılacak hayvanlar genelde sütçü veya kombine ırkların erkekleridir. Bu hayvanlar etçi ırklardan daha hızlı ve ekonomik olarak istenilen canlı ağırlığa ulaşırlar. Halbuki, etçi ırklar daha yavaş gelişir, ancak son ağırlıklarıdiğer ırklardan daha yüksek olur.

Cinsiyet:

Erkek sığırlar gerek kastre edilmiş ve gerekse dişi sığırlardan daha iyi besi performansına sahiptir. Bunun nedeni cinsiyet hormonlarının besi performansı ve et kalitesi üzerine olan etkisidir. Cinsel olgunluğa ulaşmış erkeklerde testislerden üretilen testesteron ve androjen hormonları anabolizan etkiye sahiptir ve kas gelişimini teşvik ederler. Bu hormonlar, vücutta protein birikimini artırır ve metabolizmayı hızlandırarak büyümeye etki ederler. Erkek hayvan etleri, daha koyu ve daha az yağlıdır.

Kastre edilmiş hayvanlarda karkasta yağlanma daha fazladır. Kastre etmenin tek faydası hayvanların uysal olmasıdır.İnek, düve ve kastre edilmiş hayvanların besi performansı erkeklerden daha düşüktür. Erkekler dişilere oranla daha hızlı ve daha fazla canlı ağırlık artışı gösterirler. Ayrıca, erkeklerin besi sonunda ulaştıkları canlı ağırlık miktarı da dişilere göre daha fazladır. Bu nedenle besiye erkek hayvanların alınması önerilir. Dişiler erkeklere göre daha çabuk yağlanırlar. Kısır düveler besiye alınmalıdır. Biri erkek, diğeri dişi olan ikizlerden dişi olanının kısır olma ihtimali çok yüksek olduğu için besiye alınmalıdır.

Yaş:

Beside yaş önemli bir faktördür. Besiye alınacak hayvanlar genç olmalıdır. Genç hayvanlar yaşlılara göre daha iyi besi tutarlar. Kârlılığın yüksek olması isteniyorsa hayvanların besi başlangıcında 1 yaşından daha küçük olması şarttır. Büyüme hızının en yüksek olduğu dönem Siyah Alaca ve Esmer danalarda 8-18 ay, yerlilerde ise 15-25 aylar arasıdır. Genç hayvanlar henüz büyümelerini tamamlamadıkları için aldıkları besin maddelerini iskeletlerinin, kaslarının ve organlarının gelişmesinde kullanırlar ve dolayısıyla daha az miktarda yağ depolarlar.

Kazandıkları canlı ağırlığın büyük bir kısmını et oluşturur. Yani, kazanmış oldukları canlı ağırlık su ve proteince zengin olup, az miktarda yağ kapsadığı için enerji içeriği düşüktür. Buna karşılık yaşlı hayvanlar çok miktarda yağ depolarlar ve kazanmış oldukları canlı ağırlık, genç hayvanların tersine enerjice zengin, su ve proteince fakirdir. Bunun sonucu olarak, bir hayvan tarafından kaydedilen canlı ağırlık artışı yağca zenginse, birim canlı ağırlık artışı sağlayabilmek için gerek duyduğu enerji miktarı da fazladır. Buna karşılık protein gereksinimi düşüktür.

Kısacası, hayvan yaşlandıkça enerji gereksinimi artmakta ve 1 kg canlı ağırlık artışı elde edilebilmesi için tüketmesi gereken yem miktarı da artmaktadır. Bu da yem değerlendirme sayısının (1 kg canlı ağırlık artışı yapabilmek için tüketilen yem miktarı) artması, yani 1 kg canlı ağırlığın daha fazlaya mal olması demektir. Daha fazla maliyet ise, daha az kazanç demektir. O halde, 1-1,5 yaşın üzerindeki hayvanlarla besi yapıldığında çok dikkatli olunmalı, ancak karlı olunabileceği kanısına varıldığı takdirde besiye alınmalı, belli bir yaşın üzerinde (3-4 yaştan daha büyükler) olanları ise besiye almamalıdır. Aksi takdirde rasyonda maliyeti artıran yağca zengin yemlerin kullanılması, hayvanlarda aşırı yağlanmaya neden olur.

Besi Sonu Canlı Ağırlık:

Besinin erken ya da geç bitirilmesi istenmez. Besinin gerekenden daha önce son vermek hem kârlılığı hem de üretimi azaltır. Uygun besi sonu canlı ağırlığına ulaşıldığı halde besiye devam edilmesi, besinin erken bitirilmesinden daha zararlı olabilir. Çünkü ağırlık arttıkça günlük artış düşer, 1 kg canlı ağırlık artışının maliyeti yükselir ve sağlanan artışın büyük bölümü yağ dokusunun artışı şeklinde olur. Kültür ırkı sığırlar için uygun besi sonu ağırlığı 500-550 kg, melezler için 380-450 kg arası kabul edilir.

Orijin:

Damızlık değeri yüksek olan boğalardan elde edilen yavruların beside kullanılması gerekir. Bilinen bir kaynaktan temin edilen hayvanların bakım, besleme koşulları, hastalıklarıve diğer yetiştirme problemleri hakkında daha yakın bir bilgi sahibi olunur. Besi danasının anne ve babasının bilinmesi durumunda yavrunun alabileceği canlı ağırlık artışı daha iyi belirlenebileceğinden yüksek bir besi performansı sağlanabilir.

Kondisyon:

Kondisyon denildiğinde, hayvanın gelişme ve besi durumu anlaşılır. Aynıkondisyonlu hayvanlardan vücutları iri olanlar ufak yapılılara göre beside daha hızlı ağırlık artışı sağlarlar.

Sağlık:

Besiye alınacak hayvanların sağlık durumları gözden geçirilmelidir. Canlı olmayan, durgun, ince kulaklı, göz akları sarı olan hayvanlar hastalıklı ve besiye elverişli olmayan hayvanlardır. Besiye alınan hayvanların vücut yapısının da besideki ağırlık artışına önemli bir etkisi vardır. Genellikle derin, geniş ve uzun gövdeli, küçük başlı, kısa boyunlu, geniş ve düz sırtlı, geniş ve uzun sağrılı hayvanlar besiye elverişlidir. Buna karşılık uzun bacaklı, dar gövdeli, keskin sırtlı, dar ve kısa sağrılı, kalın derili, uzun boyunlu, iri başlı hayvanların besiye alınması bir fayda sağlamaz.

Besiye alınacak hayvanlar, iç ve dış parazitlere karşı ilaçlanmış ve gerekli aşılamaları yapılmış olması gerekir. Buzağılık döneminde iyi bir bakım besleme geçirmiş, iskelet çatısı kurulmuş, ancak daha sonra hastalık dışı nedenlerle (açlık, bakımsızlık, stres vb.) cılız kalmış hayvanlar ile başarılı bir besi yapılır. Bu hayvanlara besi öncesinde gerekli şartlar sağlanıp beslendiklerinde, yaşıtlarına göre daha hızlı besi performansı sağlarlar ve böylece aralarındaki canlı ağırlık farkını en kısa sürede kapatırlar. Ayrıca, bu hayvanlar cılız ve hafif olduğundan ucuza satın alınırlar. Tükettikleri yemin az bir kısmını yaşama payı, daha fazlasını ise canlı ağırlık artışı için harcarlar.

Besleme:

Hayvancılıkta giderlerin yaklaşık % 70-90’nını yem giderleri oluşturmaktadır. Hayvanlardan beklenen yararın sağlanabilmesi için hayvanlara bir günde verilecek olan yemin, hayvanın ihtiyacı olan besin maddelerini karşılaması gerekir. Bunun için, hayvanın ihtiyaç duyduğu besin maddeleri ile yemin besin maddeleri içeriği ve hayvanın günlük yem tüketim kapasitesinin bilinmesi gerekir.

Bir besi sığırının günlük yem tüketimi, yemin su içeriğine bağlı olarak değişir. Bu yüzden tüketim miktarı, kuru madde cinsinden ifade edilir. Örneğin, yeşil çayır otunun kuru maddesi % 20 iken, kuru çayır otunda bu değer % 87, samanda % 90, arpada % 87 civarındadır. Bir besi tosunu günde canlı ağırlığının yaklaşık % 2,5’una eşdeğer ağırlıkta kuru madde tüketir. Örneğin, 200 kg ağırlığındaki bir besi sığırı 5 kg kuru madde tüketirken, 500 kg ağırlığındaki bir hayvan için bu değer yaklaşık 12,5 kg’dır. Besideki sığırların beslenmesinde dikkat edilecek hususlar şunlardır:

- Besi sığırlarının dikkate alınması gereken ilk ihtiyaçları enerjidir. Genellikle, enerji düzeyi yüksek rasyonlardan daha iyi sonuç alınmaktadır. Besi sığırlarının enerji ihtiyaçları, ağırlıkları arttıkça yükselir. Protein düzeyi, genç hayvanlar için önemlidir.
- Besi hayvanlarının mineral madde ve vitamin ihtiyaçları, bunları üreten firmaların ürünlerindeki dozlara uyularak karşılanabilir. Buna ek bir önlem olarak, yemliklerde sürekli kaya tuzu veya yalama taşı bulundurmak yararlı olur.
- Fiyatı ve teminindeki güçlük nedeniyle, genellikle beside kuru ot veya kuru yonca kullanılamaz. Bu yüzden besideki hayvanlara A, D ve E vitamini takviyesi yapılmalıdır. Bu vitaminler yeme katılmamış ise, hayvanlara enjekte edilerek verilebilir.
- Besi sığırlarına şeker pancarı posası ve silaj gibi yemler verilmiyor ise, hayvan başına günde 1-2 kg saman vermek gerekir. Daha fazla saman vermek, yem tüketimini azaltacağı için istenmez. Daha az verilmesi durumunda ise sindirim problemlerine yol açabilir.
- Besideki hayvanların önünde sürekli temiz su bulunmalıdır. Günde iki ya da üç öğün su vermek, hem işgücü ihtiyacını artırır hem de hayvanların yeterli suyu içmelerine engel olabilir.
- Bir besi sığırının günlük su tüketimi, ahır sıcaklığına ve hayvanın ağırlığına bağlıolarak değişir. Hayvan başına günde ortalama 40-50 litre su sağlamaya çalışılmalıdır.
- Beside kuru pancar posası kullanılacak ise, posanın yedirilmeden 24 saat önce su ileıslatılması gerekir. Pancar posası mineral madde, vitamin ve protein bakımından oldukça fakirdir. Rasyon hazırlanırken bu eksiklikler dikkate alınmalıdır.
- Dane yemler, mümkünse kırılarak değil ezilerek yedirilmelidir.

Hayvanlarınız besili, kazancınız bereketli olsun…